Hamilelik/Doğum Terapisi - ANNE OLMA PSİKOLOJİSİ

İyi bir anne olabilecek miyim? Hamilelikte çok kilo aldım, eşim beni çekici bulmuyor olabilir mi? Doğumdan sonra iş hayatına dönüş zor olacak, bebekle kim ilgilenecek? Bu kadar yükün altından kalkabilecek miyim?

Hamilelik müjdesi, ister sevgi dolu bir ilişkinin sonucunda, ister plansız kötü bir zamanlamada ya da uzun süreli yıpratıcı bir tedavinin sonucunda gelsin beliren temel endişeler aynıdır: Hamilelik nasıl olacak? Doğum nasıl olacak? Bebek nasıl olacak? Ben nasıl bir anne olacağım?

Anneler doğaları gereği hamilelik haberini alır almaz gerek fizyolojik gerekse hormonal değişikliklere bağlı duygusal dalgalanmalar etkisinde annelik sorumluluğunu hemen hissetmeye başlarlar. Bebek annenin içindedir ve onunla birlikte etkileşim içerisindedir. Annenin bebeği unutarak günlük hayatına devam etmesi çok da mümkün değildir. Kadın dokuz ay boyunca bebeği ile iletişim içerisinde olacak ve bir bakımdan da anne olmaya hem fizyolojik hem de psikolojik olarak hazırlanma fırsatı bulacaktır.

Bebeğinizi kucağınıza almayı beklerken geçen sürede tam bir belirsizlik yaşar anne adayı. Bu süreçte onu neler beklediğinden habersizdir. Hamileliğini öğrendiği ilk andan itibaren anne, özgürlüğünü kısıtlanmış gibi hissedebilir. Ne yediği, ne içtiği, nasıl hareket ettiği artık çok daha önemlidir ve dikkat etmelidir. Bu zorunlulukların yanı sıra bebeğinin sağlığı ile ilgili, doğumun rahat olup olmayacağı, iyi anne olup olunmayacağı hakkında endişeler de belirir. Ayrıca hamileliğin doğasında bulunan; mide bulantıları, yorgunluk hisleri, aniden bastıran uyku, değişken ruh hali, güçlü hissederken aniden çok kırılgan, zayıf ve bağımlı hissetmek gibi rahatsız edici durumlar olacaktır.
 

Doğumdan Sonra Anneyi Ne Bekler?

Nihayet bebeğini kucağına almıştır anne.  Anne doğumdan hemen sonra birçok değişkeni idare etmeye çalışır. Doğum sonrası kendi sağlığı, uyku düzeni, beslenmesi, bebeğin emzirilmesi, sütün yeterli gelmesi, eş ilişkisinin düzenlenmesi, yakın çevrenin çatışmalarının çözülmesi(kayınvalide ve anne gibi), hayırlı olsun ziyaretleri, bebeğin ilk ay içerisindeki düzenli doktor ziyaretlerinin gerçekleşmesi v.b. oldukça karmaşık bir sarmalın içerisinde bulur anne kendini. Genellikle güçsüz, çaresiz, beceriksiz, desteksiz ve anlaşılmamış hisseder. Bu durumun en iyi ilacı anneni güvende hissettirmektir. İyi bir eş ve yakın çevre desteği, düzgün beslenme, uyku düzeninin az da olsa sağlanması gibi küçük ama önemli müdahaleler ile anne kısa sürede yeni duruma uyum sağlar. İlk 40 gün içerisinde geçmesi beklenir. Bu durum annelik hüznü olarak adlandırılır.

Annelik Hüznü

Annelik hüznü ortalama iki anneden birinde görülür. Doğumdan hemen sonra başlar ve iki üç hafta içerisinde kendiliğinden geçer. Başlangıcının doğum sonrası östrojen ve progesteron düzeylerinin ani düşüşü ile eşzamanlı olması nedeniyle hormonal faktörlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Huzursuzluk, memnuniyetsizlik, duygularda ani değişiklik, ağlama, bunaltı (anksiyete) ve uykusuzluk en sık görülen belirtilerdir. Bebeğe karşı duygu eksikliği, bakım vermede veya emzirmede isteksizlik, eşe tahammülsüzlük görülebilir. Bireysel psikolojik faktörler, geçirilmiş ruhsal hastalıklar, gebelik öncesi premenstrüel sendrom, ilk doğum gibi faktörler etkinse daha şiddetli ve uzun geçebilir. Tedaviye genellikle ihtiyaç duyulmaz. Annenin düzgün beslenmesi, uykusunu yeterince alması, anne ve bebeğe yeterli bakım desteğinin verilmesi ile bu süreç rahatça atlatılabilir. Lohusalık depresyonunun öncüsü ve tetikleyicisi olması bakımından anne ve yaşadığı sıkıntılar bu dönemde ciddiye alınmalıdır.
 

Lohusalık Depresyonu

Hemen hemen her on kadından birinde görülmektedir. Genellikle doğum sonrası ilk dört haftada başlamakla birlikte ilk üç-altı ay arasında görülür. Annede gebelik depresyonu görülme sıklığını artıran sebepler; gebelik öncesi ruhsal rahatsızlık, evlilik-ilişki problemleri, beklenmedik veya istenmeyen gebelik, sağlıksız bebek, çeşitli nedenlerden dolayı bebekten ayrı kalmak, evli olmamak, ergenlik gebelikleri, sosyoekonomik zorluklar, annelik hüznünde yeterince desteklenmemek sayılabilir.

Depresyonun iki temel belirtisi lohusalık depresyonu içinde belirleyicidir. Depresif duygudurum (mutsuzluk, çökkünlük, neşesizlik) ve yaşamdan keyif alamamak, uyku-iştah değişiklikleri, enerjinin azalması, yorgunluk, bezginlik veya huzursuzlukta bu iki kritere eşlik edebilir. Emzirmede isteksizlik, bebek bakımında yetersizlik hissi, bebeği reddetmeme, bebeğe zarar verme düşünceleri, eşe karşı sinirlilik, eşi ve kendini suçlama, sevilmeme ve beğenilmeme endişesi gözlenebilir.

Anne ve bebek sağlığı açısından lohusalık depresyonu hızla tedavi edilmelidir. İlk aşamada psikoterapi ve aile desteği tercih edilmelidir.  Geç kalınmış ya da yeterli fayda sağlanamıyorsa, kar-zarar ve risk analizi yapılarak, uygun ilaçlarla emzirme devam ederken veya emzirme kesilerek ilaç tedavisi uygulanabilir.  Anne ve yaşadıkları yakınları tarafında ciddiyetle gözlenmeli annenin söyledikleri ya da söylemediklerinden içinde bulunduğu duruma dair sürekli gözlem yapılmalıdır.

BABA OLMA PSİKOLOJİSİ

Daha büyük bir aileyi geçindirebilecek miyim?